İZMİR – KHK’lilerin İzmirli avukatı, Av. Arif Ali Cangı, OHAL Süreçleri İnceleme Komitesinin misyon müddetini bir yıl daha uzatan Cumhurbaşkanı kararının iptali için Danıştay’a başvurdu. Öncelikle yürütmenin durdurulmasına, duruşmalı yapılacak yargılama sonunda ise iptaline karar verilmesi talebiyle açılan davada, kelam konusu kararın hukuka alışılmamış olduğu tabir edildi.
‘MADDİ VE MANEVİ BÜYÜK ZİYANA UĞRADILAR’
Davacı olan beş kamu görevlisinin 5- 5,5 yıl evvel OHAL KHK’si ile vazifesinden ihraç edildiği belirtilen dava dilekçesinde, bu haksız ağır idari yaptırıma karşı hala mahkemeye erişim hakları bulunmadığı söz edildi.
Binlerce kişinin hukuksuz biçimde kamu misyonundan ihraç edilmesinin maddi ve manevi olarak çok büyük ziyana uğramalarına yol açtığı vurgulanan dilekçede, “Meslekten ihraç edildiği ve maaşı kesildiği için davacılar geçimlerini sağlayamamakta, toplumsal teminatsız formda yaşama tutunmaya çalışmaktadır. Harikulâde gayret sarf ederek elde ettikleri mesleklerinin bir anda ellerinde alınması, davacılarda çok büyük maddi ziyana yol açmasının yanısıra tahminen de ömür boyunca aşamayacakları ruhsal meselelere da yol açmıştır” denildi.
‘HUKUKA AYKIRIDIR’
Hukuka ters olan dava konusu sürecin uygulanmasının hukuk devletinde de onarılması güç yaralar açacağı kaydedilen dava dilekçesinde, şu sözlere yer verildi:
“Danıştay’ın pek çok kararında da yer verildiği üzere; ‘Anayasa’nın 2. hususunda sözünü bulan hukuk devleti prensibinin ögelerinden biri olan hukuksal bellilik unsuru; hukuk tertibiyle bağ içindeki bireylere, devlet gücü tarafından yapılacak uygulamaları evvelden görme imkânı sunacak seviyede açık, anlaşılır, erişilebilir, devamlı, sistemli, dengeli ve geleceğe yönelik yasal düzenlemelerin yürürlükte olduğu bir hukuk sistemini hedefleyen, kamusal gücün kullanımını hukuk kurallarına bağlayarak öngörülebilirliği sağlamaya hizmet eden bir unsurdur. Bu unsur yeterince bireylerin kendilerine uygulanacak kuralların içeriğini ve bu kuralların kapsamını evvelce bilmesi gerekmekte olup, bu durum, hukuk devletinin bir öbür ögesi olan tüzel güvenlik prensibiyle de yakından ilgilidir’ Dava konusu süreçle, varlığını sürdüren OHAL Süreçleri İnceleme Komitesi, hukuk güvenliğini ortadan kaldırmaya devam edecektir.”
‘KEYFİ BİR İŞLEM’
Dava konusu süreçte hiçbir münasebetin yazılı olmadığı ve her ne kadar yasa “Cumhurbaşkanı’na, gerek görmesi halinde süreyi birer yıllık müddetlerle uzatma” yetkisi tanımışsa da bu yetkinin sınırsız olduğu düşünülemeyeceği belirtilen dilekçede, dava konusu sürecin hiçbir haklı nedene dayanmayan, keyfi bir süreç olduğu tabir edildi. Bir idari sürecin konusunun hukuka uygun olabilmesi için sebep ögesi ile ortasında illiyet bağı ve ölçülülük bulunması gerektiğine de dikkat çekilen dilekçede, dava konusu olan sürecin sebebi ile konusu ortasında illiyet bağı ve ölçülük bulunmadığı belirtildi. En son uzatma kararının mühletinin 25 Aralık’ta bittiğine dikkat çekilen dava dilekçesinde, vazife mühleti sona eren komitenin, idari süreçle misyonunu yine sürdürmesinin mümkün olmadığı da belirtildi. Adil yargılanma ve tesirli iç hukuk yoluna müracaat hakkının da ihlal ediği tabir edilen dava dilekçesinde, “OHAL süreçleri İnceleme Komitesinin tesirli bir iç hukuk yolu olmadığı ortaya çıkmıştır. Davacıların kamu vazifesinden ihracından bu yana en az 5 yıl OHAL Süreçleri İnceleme Komitesine müracaatının üzerinden de yaklaşık 4,5 yıl geçmiş olmasına rağmen, Komite tarafından hala bir karar verilebilmiş değildir. Bunun sonucunda davacılar, mahkemeye erişim haklarını hala kullanamamaktadır” denildi. (DUVAR)
