CHP Tabiat Hakları ve Etraftan Sorumlu Genel Lider Yardımcısı ve Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç, iklim krizine dikkat çekerek, Türkiye’nin şimdi kömürlü santrallerin kapatılma takviminin olmadığını vurguladı.
Öztunç, yaptığı yazılı açıklamada, Birleşik Krallık- Türkiye Yeşil Finans Konferansı’nda konuşma yapan Etraf, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un konferanstaki, “En son Rusya-Ukrayna krizi de göstermiştir ki Türkiye’nin sergilemiş olduğu tavır, davranış, bölge barışı, bölgenin istikrarı ismine çok çok kıymetli. Biz de yatırımcımıza bu inancı vermeye çalışıyoruz ve her alanda gerek yerli gerek yabancı yatırımcımızı destekleyecek, koruyacak adımları atmaya çaba gösteriyoruz” kelamlarını anımsattı.
Öztunç, “Savaşı kriz olarak nitelendiren Bakan Kurum, ‘Ülkelerin iklim değişikliğine karşı tedbirlerini sıkılaştırdığı bir senaryo altında en büyük petrol ve doğal gaz şirketleri için yaklaşık 900 milyar dolar fiyatında ‘terk edilmiş varlık’ da ortaya çıkabilir. Aslında Rusya-Ukrayna krizi de bunu bize net bir halde göstermiştir ki kendi ekonomimizin kendimize her alanda yetmesi gerekiyor. Bu çerçevede bu adımları daima birlikte atmak zorundayız’ demek suretiyle yenilenebilir güç vurgusu yapmıştır” değerlendirmesini yaptı.
Öztunç, Kurum’un siyasetlerini, “Görüldüğü üzere, AK Parti için Paris Muahedesi memleketler arası platformlarda bir marka kıymet olarak kullanılan bir enstrümana dönüşmüştür. Lakin, ülkede durumlar hiç de o denli değildir. Bakan Kurum yalnızca milleti değil, hükümetleri de kandırmaya çalışmaktadır. Lakin, bakanlığında olduğu üzere kandırma alanında da beceriksizdir” kelamlarıyla eleştirdi.
CHP Genel Lider Yardımcısı Ali Öztunç’un açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
KURUM’UN İŞGAL ETTİĞİ MAKAMA DA YAKIŞMAMAKTADIR: Ülkede maden lobicilerine sesi çıkarmayan, madenlerde meydana gelen kazalarda, doğal alanları ve zeytinlikleri yok edecek düzenlemelerde dut yemiş bülbüle dönen Kurum, ‘ortamlarda’ beylik kelamlar sarf ederek iklim fonu peşinde koşmaktadır. Bu tutarsızlık, basiretsizlikler Kurum’un işgal ettiği makama da yakışmamaktadır.
MESULİYETİMİZ YOKTUR DEMİŞ İDİ: Daha birkaç gün evvel yapılan İklim Şurası’nda bizim ülke olarak dünyanın karşı karşıya kaldığı iklim krizinin oluşmasında tarihi hiçbir mesuliyetimiz yoktur demiş idi. Kaldı ki, hala sonuçlarını açıklamadıkları İklim Şurası’nda Güç ve Natürel Kaynaklar Bakanlığı temsilcileri ısrarla ‘kömür vurgusu’ yapmışlardır. Kaldı ki, son devirlerde Eskişehir, Denizli, Kahramanmaraş’ta kömür yatırımlarına yönelik süreçler tesis edilmiştir. Anayasa ve Kanunlar hiçe sayılarak zeytinlik alanları kömürlü termik santralleri için heba edecek yönetmelik çıkarılmıştır.
AK PARTİ KÖMÜRÜ ‘YENİLENEBİLİR’ İLAN ETSE DE ŞAŞIRMAYACAĞIZ: Türkiye Paris Mutabakatı’nı onaylayalı beş ay olmuştur. Kömürlü santralların kapatılma takvimi hâlâ ortada yoktur. Yeşil kalkınma ihtilaline ait aksiyon planlarında bu mevzuda tek bir taahhüt bile yoktur. Avrupa’da tarih belirlemeyen 4 ülke kalmış olup, biri Türkiye’dir. Kömürü terk etmeye ait tek kelam hala gerek yoktur. Maalesef ‘yenilenebilir ve yeşil’ kavramları, bilimsellikten uzaktan politik kavramlar haline gelmiştir. Avrupa’nın nükleer santralleri ‘yeşil yatırım’ haline dönüştürmeye çalıştığı ortamda AK Parti’nin kömürü bırakmadan sıfır karbon amacına koşması absürt değildir. Güç ve maden lobilerinin esiri olan AK Parti kömürü ‘yenilenebilir’ ilan etse de şaşırmayacağız.
TÜRKİYE’DE İKLİM KRİZİ, BİREBİR VAKİTTE BİR İDARE KRİZİ HALİNİ DE ALMIŞTIR: Gelinen durumda güç siyasetleri çökmesine karşın, bu mevzudan ders çıkarması beklenen AK Parti, mevcut krizi fırsata çevirmeye çalışan bir hırsla yeni yıkımların peşinde koşmaktadır. AK Parti, her zamanki üzere, doruktan inme bir biçimde belirledikleri sistemlerle iklim krizi daha çözülemez hale getirmektedir. Bu nedenle Türkiye’de iklim krizi, birebir vakitte bir idare krizi halini de almıştır.
İKLİM KRİZİ: CHP Tabiat Hakları olarak diyoruz ki; iklim kriziyle gayret için idare süreçlerinin demokratikleştirilmesi, demokratik karar alma düzeneklerinin güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu ise, iklim krizinden ziyan gören, iklim krizi nedeniyle geleceği tehdit altında olan toplulukların şahsen idareye ve karar alma sürecine dahil olması, seslerini daha gür çıkarması ile mümkün olabilir. Yani, ‘iklim adaleti’ ile… (ANKA)
